14 Ağustos 2010

Sıcakta ne denir ki?

Hava inanılmaz sıcak, klima bile dayanamıyor. Bazen sıcak üflüyormuş gibi hissediyorum. Kapalı odada beynime oksijen gitmediği için dışarı çıktığımda hafif bir baş dönmesi olayı ile karşı karşıya kalıyorum.

Bugün Cumartesi, yarın Pazar diye sevinirken akşama iş çıktı. Kemer’e gidip Fikret Otyam’ın sergisinin açılışına katılıcam. Aslında iş olmaması, havanın sıcak olması beni ofise kilitledi. Ve bu iyi bir durum değil benim için. İnsanlar Ramazan diye evlerinde, siyaset durgun, ya da benim durgunluğum her şeyi boşvermişliğe itiyor, bilmiyorum. O yüzden akşamki iş beni kendime getirecek. Hareket hareket!!!

Fikret Otyam’ı lise yıllarımdan bilirim. Tayfun Talipoğlu ona ‘ustam’ derdi. Az önce bir web sitesinde okudum, Otyam, Talipoğlu’nu ‘defterinden’ silmiş ve üstüne de ‘okkalı’ küfürler etmiş. Ne kadar doğru şimdilik bilmiyorum ama akşam açılışa Talipoğlu gelirse sanırım işin sırrını çözmüş olacağım.

Bu arada ben Tayfun Talipoğlu’na aşıktım, lisedeyken sıranın üzerine hep onun ‘Sakın erteleme sevdalarını, bedelini ödemiyor yaşam’ sözlerini karalardım. Ve sanırım blogda, Talipoğlu’na olan aşkımdan daha önce de bahsetmiştim. İtiraf edeyim, onu gördüğüm her yerde bacaklarım titriyor ve ağzım yamuluyor…

Bu arada, bugün zaman hiç ilerlemiyor. Oysa bir hafta nasıl da çabuk geçti…

4 yorum:

Godsyndrome dedi ki...

Okuyucularına sarkan bi bloggerın okuyucusuysan hem de o blogger senin okuyucunsa blogunda başka erkeklere hayranlığını yazma talipoğlu kısa boylu ayrıca hıh :)

dersaadet dedi ki...

Şşşşş ilk göz ağrıma laf yok:))

zey0zey dedi ki...

erimeyiz di mi çok korkuyorum bigün insanlık olarak ericez diye hepimiz birden bu sıcaklarda

dersaadet dedi ki...

Zeyzey, hepimiz öleceğiz:)))