27 Mayıs 2012

Nasıl bir başlık yazsam bilemedim ki...



Gün döndü. Benim uykum yok. Son 25 gündür 6 kitabı hatmettim. İkisine ise başladım, yordular beni yarım bıraktım. Şimdi yanımda Hüsnü Arkan’ın  ‘Uyku’ adlı kitabı var. Birazdan onunla uyuyacağım…

Şöyle bir baktım da, uzun zaman olmuş post girmeyeli. Şimdi Seyhan merak ediyordur bu kız nerelerde diye. Biraz onun merakını gidermek, biraz da son bir aydır neler yaptığımı anlatmak istiyorum…

Çok kolay olmadı karar vermek ama ben işten ayrıldım. Gazetecilik mesleğini  ‘töbe bir daha dönmem’ diyerek bıraktım. Bu arada birkaç gazeteden gelen teklifi de geri çevirdim. Artık kendim olamadığım, kendimi başarılı hissetmediğim bir meslekte bulunmak istemedim açıkcası. Muhteşem bir çalışma ortamından, disiplinden sonra yeni hayata alışmak epey zor oldu benim için. Bu kadar kitabı okuyabilmiş olmam da bundan kaynaklıdır zaten.

İşten ayrılmaya karar verdiğimde ne yapacağımı da belirlemiştim. Bakmayın ben burada birinci tekil şahıs gibi konuşuyorum ama hem işten ayrılmamda hem de ‘ne yapabilirim’ konusunda eşim bana hem destek verdi hem de yol gösterdi. Bana ‘neden doğum fotoğrafçılığını denemiyorsun?’ diye sordu ve sektöre adım attım.
Şimdiye kadar bir doğuma bir de doğum öncesi çekime gittim. Fotoğraflar biriktirip web sitesinin tabanını oluşturmak için ve  kadın doğum uzmanları- hastanelerle görüşmeye giderken elim boş gitmeyeyim diye fotoğraf çekimleri yapıyorum. Az biraz tembel olduğum için işler çok yavaş seyrediyor kabul…

Bu işe girmeden önce ekipman yenilediğimi de hemen belirtmek isterim. Aşağıda fotoğraflarını gördüğünüz bebekler bana ve eşime ait. Ben onları çok seviyorum…

Onun dışında mesleğimi değil ama o aktif hayatımı özlüyorum. İnsanlarla iç içe olmak tam benim işim. Evet bir dönem çalan telefonlara bakmak istemeyecek kadar nefret etmiştim kabul ama insansız bir hayat yaşayamayacağımı anlamış bulunmaktayım. Bazen sabah kalktığımda –kimileri buna öğlen diyor- evde delirecek gibi oluyorum. Zaten kendimi ya sokağa atıyorum ya da yemek yapıyorum. Televizyon ile iletişimim ise sesten ibaret. İlk günler güle oynaya izlediğim, birbirinin aynı programlardan nefret ediyorum. Evet televizyon insanı aptallaştırıyor sözünü şimdi daha iyi anlayabiliyorum.
Bu arada her zaman olduğu gibi ok parlak fikirlerimi de uykuya yatırmış bulunmaktayım. Neyse ben sizin başınızı fazla ağırtmayayım. Son bir fotoğraf ile ben ‘Uyku’ya gideyim…