12 Kasım 2008

Bölük pörçük (1)


Dokunuşların kadife yumuşaklığındaydı sevgilim;
Yüreğinde hissettiklerini dudaklarınla dudaklarıma sunuyor,
Yüreğindeki sevgiyi parmakların ile bedenime kazıyordun.
İki ayrı isimde bir oluyorduk seninle,
İçtiğimiz çaylardan aynı tadı alıyor,
Yuttuğumuz lokmalarda aynı lezzeti buluyorduk.
Sonu yalpalayarak bitmiş alkollü bir gecenin sabahında
Aşkla su içer gibi içiyorduk birbirimizi…
……..

İkinci defa kaybettiği o ‘duygu’ için şiir yazmaya başlamıştı yine Aysel. Beceremiyordu. Karşısına geçtiği diz üstü bilgisayarın beyaz sayfasına bir şeyler karalayıp karalayıp siliyordu. Düz yazı yazmadaki ustalığı, şiir yazarken gösteremiyordu kuşkusuz ama ölmemek için direnen bir kuş gibi direniyordu.

Kaybettiği o ‘şey’ şiir kıvamında anlatılmalıydı, şiirlere layıktı yaşadığı şey. Şiir gibi asil, dik duran, şiir gibi ne istediğini bilen, şiir gibi yalın ama içinde çok şey barındıran bir şey. Ama beceremiyordu, durup durup yeniden bakıyordu yazdığı cümlelere. Düz yazının esirinde kalmış gibiydi cümleleri. Neden beceremiyorum diye geçirirken içinden belki de ben o ‘şey’i beceremedim derken buldu kendisini. Yazdığı yazıya noktayı koyup şunlarla devam etti…
……

Sözlerin incitmeden önceydi sevgilim,
Sözlerin ruhumda görünür yaralar açmadan önceydi,
Bitmeyecek sandığımız hikayenin daha başlarındaydık…
Avucumu kokluyordun, yaprakları narin bir çiçeği koklar gibi
Yolumu gözlüyor, her anını benimle geçirmek için,
Zamanını ‘bana’ ayarlıyordun…
Çok çok zaman önceydi sevgilim,
Bitmeyecek sandığımız hikayenin daha başındaydık.
Bu kadar çabuk tüketeceğimizi bilmediğimiz hikayenin başında…
……

Bitmeyecek sandığımız hikayenin başında, diye söylenirken buldu kendisini. Bitmeyecek mi sanmıştı gerçekten, buna inandırmış mıydı kendisini? Beceremediği belki de buydu. Bu dünyanın adamı değildi Aysel, bir rüya bir hayal alemine adamıştı kendisini. Her şey yumuşak bir seyirde sürecek, hep gülümsemeler, sevişmeler olacak sanıyordu hayatında. O yüzden bir kavga anında bir terk ediliş durumunda yıkılıyordu. Parçalanmış yüzüne bakarken buluyordu aynada kendisini çoğu zaman….

…….
Seviyorum demeye korkuyordum.
Sevmeleri çok gördüğümden değil sana sevgilim,
Aptalca bir korku peyda olmuştu yüreğimde.
Çocuğunu rahmime düşüren o gecenin ertesinde,
Hissettiğim korku gibi.
Sensiz bir dünyaya uyandığım o gece ve sonrasında olduğu gibi,
Aptalca, karın ağrıtan bir korku.



Sonra bırakıp gitmişti kendisini. Korkular gölge olup takip etmişti ilişkini boyunca onu. Bitmeyecek sanıp kölesi olmaya hazır olduğu aşkı, bitecek diye korkup hırçın olduğu sevgisi bir anda kül oluvermişti. Ateşi yükseldi, terlemeye başladı. Önünde menekşeleri kurumuş saksıların durduğu pencereye gidip başını dışarıya çıkardı. Menekşeler soğuğa dayanamazdı, onları bu kış günü pencerede bıraktığı için kızdı kendisine. Kaç ay olmuştu sahi? Anımsayamadı o an, çiçekleri pencerenin önünde bıraktığı günü değil, terk edildiği günü…



Bir gün karşıma geçip,
“Sen büyük bir kadınsın” demiştin bana sevgilim
“Sen affedensin”
Dudaklarından dökülecek kelimelere takılmıştı gözlerim
Onları kana kana içmek için değil,
Ne söyleyeceklerini anlamak için bakıyordum.
Kulaklarımda derin bir kuyuya atılan madeni paranın tiz sesi çınlıyordu,
Konuşuyordun soluk almadan
Ben “büyüktüm” senin gözünde
Sen küçültmüştün kendini gözümde.



Böyle olmayacak dedi, böyle olmayacak. Şiire öfkesini kusuyordu her başlangıcında. Her başlangıcı onu sona doğru götürüyordu. Yaşanmış daha nice güzel an vardı. Birden titrerken buldu kendisini. Dışarının ayazı içeriye dolmuştu. Pencereyi açık unuttuğunu da unutmuştu. Kalkıp kapattı pencereyi ve odanın içerisinde dolaşmaya başladı. Kaç saat geldi gitti aynı yolardan kendisi de anlamadı. Pencerenin önünde yazamadığı düşlere dalmışken buldu kendisini. Sokağa bakıyordu, en son yine buradan el sallamıştı kendisine, en güzel anlarından birisinde. Sonra yavaş yavaş silikleşmişti o güzel anlar…
(...)

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Gerçekten müthiş, çok güzel ! Bu bölük pörçükler kesinlikle ulusal çapta iddaalı yazılar. Kaleminize sağlık !

dersaadet dedi ki...

Bunca zaman yazılarımı beğenen ve bunu dile getiren arkadaşlarıma haksızlık olacak belki ama ne güzel bir iltifat bu. Bu kör zamanda ne iyi geldi bilseniz. Teşekkürler...

Adsız dedi ki...

İltifat da denebilir ama aslında gördüklerim ve hissettirdiklerinizi dile getirdim.

Düz yazı olsun, şiir ya da izlenimleriniz olsun hepsinde akıcı, duru bir tarzınız var. Buradan tüm bloğunuzu okuduğum anlamını gönül rahatlığıyla çıkarabiliriz. İçimizden birisiniz, bunu son damlasına kadar hissettiriyorsunuz yazılarınızda.

Okumayı severim. Kitap-kolik değilim ama, modern zamanlarda zor da olsa kötü alışkanlıklarımdan sıyrılabildiğimde (işler,uyumak,futbol vs seyretmek, nette sörf gibi), seçerek de olsa okurum.

Bundan sonra kesinlikle bloğunuzu takip edeceğim. Bakalım haftalardır, tamam yarın ilk yazım geliyor dediğim benim bloğum ne zaman meyvelerini verecek. Belki sizde beni okursunuz !?! :)

dersaadet dedi ki...

Tekrar teşekkür ediyorum. Yazılarınızı da merakla bekliyorum.