Aslında her şey benim Erzincanlılar Derneği’ni aradığım gün o antika dükkanın penceresine yapışıp kalmamla başladı. Hiç aklımda yoktu oysa, aslında hep vardı antika dükkanlarını kurcalamak ama olmamıştı işte. O gün ayaklarım beni o dükkana götürdü resmen, vitrini beni cezp etti. Eski ve anısı olan şeylere bayıldığımdan kendimi içeride buldum. Bir yüzük hastası olan ben, ilk önce gümüş yüzükleri inceledim, fiyat sordum, sonra dükkan sahibinin Antikacılar Derneği Başkanı olduğunu öğrendim ve ona gazete için bir çalışma yapmayı teklif ettim. Kartını alıp dükkandan ayrılmamla orada geçirdiğim zaman 10 dakikayı geçmedi. Ama bu süre benim yeni bir meşgale ile tanışmama yetti de arttı bile.
Bayramdan sonra gerçekleşen buluşmamızda ise daha bir bağlandım bu antika işine. Antika güzel şeydi, anısı olan şeyler güzeldi, ben güzeldim, dünya güzeldi. Dünyadaki tüm paraları toplayan bir antika para ustası ile tanıştım, paralara baktım. Hepsinin tarihi hakkında bilgi sahibi olması beni cezp etti. Benim merakla incelemem onları da etkiledi ki ‘Sıkılmadın, sende de var mıdır antikacılık’ sorusu ile karşılaştım. Hayır, büyükbabamın eski tahta radyosu ile yine büyükbabamın asker günlüğü dışlında bende antika (bana göre!) bir şey yoktu. Bunları söyleyince, bende bir ışık yandı, hem de ne yanma. Kendimi burada antika ararken buldum…
Amacım uzun zamandır neden buraya yazmadığımı anlatmaktı. Lafı uzattım farkındayım. Gündüz sürekli bilgisayar başında olduğum için akşam eve gidince elimiz bile sürmezdim bilgisayara. Son günlerde sürekli bilgisayar başındayım. Açık arttırmalara katılıp bir şeyler almaya çalışıyorum. İlk açık arttırmamı sırf bu işleri bilmediğim için zaman farkı yüzünden kaybettim. Çok güzel gümüş bir cep saatinden oldum. Sonrasında da eski büyük ses kayıt cihazı için girdim, orada da açıklamayı yanlış anlamış ve çalışmayan bir kayıt cihazı kazandığımı anladım. Neyse ki satıcı ile mesajlaşarak işi çözdüm. Ben baya baya sardım bu işe. Dün uykusuzluktan ölen ben, akşam eve gidince bilgisayarın başına geçtim. Saat 1 gibi ‘eh artık uyuyayım’ dedim. İnce Memed beni bekliyordu, birkaç sayfa ondan okudum. Okumadan uyuyamazdım. Sızmak üzereydim. Işığı kapattım ve uyudum. Sabah ise işe gelip ‘bebişlerime’ bakmak için sabırsızlanıyordum resmen. Neyse daha beş günleri var, bakalım açık arttırmayı kim kazanacak… Bana şans dileyin…