09 Şubat 2009

Yine yapardım hakim bey!


Sonunda yaptım. Uzun zamandır kabusum olan şeyi sonunda yaptım. Bir akşam iş çıkışı, kimseye sezdirmeden istifamı verdim. Öyle korktuğum gibi de olmadı. Hani insan uzun zamandır yaptığı, yapmaya alışık olduğu şeyi bırakınca boşluk hissine kapılır derler ya, yok işte onun gibi bir şey olmadı bana. Gayet iyi hissettim kendimi, çünkü artık buranın bana verebilecek hiçbir şeyi kalmamıştı…

Bazen ani kararlar verip sonrasında pişman olduğum olmuştur. Ama bu sefer o olmadı, sonrasında da olacağını sanmıyorum. Çünkü artık son noktaya gelmiştik, daha fazla yıpranmadan bu gemiyi terk etmem gerekiyordu ve yaptım. Hayır hakim bey, pişman değilim. Bana ben oluşumda kimler yardım etti bilmiyorum ama, hem onlarla hem de kendimle gurur duyuyorum. İyi ki yaptım…

Bundan sonra ne yapacağıma tam karar vermiş değilim ama. Bir süre tatil yapayım diyorum. Nuri Bilge Ceylan’ın fotoğrafları gözümün önüne geliyor, memlekete gidip akrabalarımın fotoğraflarını onun gibi çekeyim istiyorum. Biraz kar havası ve biraz oksijen almış olurum diyorum. Hem çok özledim oraları, en çok ta oyunlarımı. Eğer hala yerindeyse evimizin bahçesine giden su oluğundaki sular donmuştur, üzerilerine basarım. Bahçeye atarım kendimi oradan, sonra da hemen eski değirmenin olduğu yere çıkarım eğer yıkılmamışsa. Bahar olunca orada piknik yapar, kuzu kulağı toplar yerdik bol bol. Gidip bunları bulamamak ta var elbet ama gitmezsem bir daha ne zaman giderim diye de düşünüyorum.

Bir başka düşüncem de üniversiteye devam etmek. Geçenlerde Yeliz aklıma soktu bu fikri. Okurken de okula girerken de hiç aklımda yoktu bu fikir. Zaman zaman Akdeniz Üniversitesi’ndeki arkadaşımı ziyarete gittiğimde kabarsa da akademisyenlik duygularım, yapamam diyordum. Yapamam demeyelim de yapmak istemiyordum. Şimdi şimdi acaba diyorum, yapsam mı. Ama net değilim, bilmiyorum. Şu yaşıma geldim, ben ne olacağım diye sormaya devam ediyorum kendime, o yüzden daha sağlam olayım daha sağlam yere basayım istiyorum…

Karar vermek gerçekten de güç. Artık yerel bir örgütlenme içinde olmak ta bana korkunç geliyor. Çünkü eskisi gibi, anlatılanlar gibi değil artık yerel gazeteler. “Aydın Doğan”cılık oynuyor hepsi. Bir tekelleşme durumu söz konusu, bir patronculuk havaları var ki sormayın gitsin. O yüzden aklım karışık, hem de feci karışık. Ama pişman değilim, iyi ki yapmışım. Bir daha olsa hakim bey, yine istifa ederdim…

Ayın 19’unda işten çıkmış olacağım. Sonra da belki geçen gün hayalini kurduğum(uz) gibi Ankara’ya gider oradan da tren ile Erzurum’a geçerim. Yanıma da kitabımla birlikte bir “KÜP” alır okur içer yatarım. Yollarda olmak için iyi bir başlangıç olabilir mi acaba. Yollara atsam kendimi, gezsem gezsem günler boyu, insanların hikayelerini dinlesem. Yazsam yazsam yazsam sonra. Kendime gelsem. Ah be Gamze, hadi desem sana, hadi desem…

2 yorum:

Adsız dedi ki...

'Demir almak günü gelmişse limandan, meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan...'

Zamanı gelmişse bazı şeylere engel olmak imkansızdır. İçinizdeki sesi duygularınızla yoğurun, mantık süzgecinden geçirin, bakalım sizi nereye götürecek ?!?

dersaadet dedi ki...

Yahya Kemal'in o mısrasını Attila İlhan'la ilgili bir yazı yazarken kullanmıştım, gitmek üzerineydi yine. Vakti gelmişti elbet benim için ama bundan sonrasında ne olacak onu bilmiyorum işte...