13 Şubat 2009

Denklem var, para yok!


Şans oyunlarını severim. Özellikle de kazı kazanları. Zengin olup olmayacağın anında belli olduğu için hayalini kurup, hayal kırıklığını da hemen oracıkta yaşayıp normal hayatına geri dönebiliyorsun. Yani öyle uzun uzadıya hayaller kurup sonrasında “ah ulan ah bir çıksaydı” demiyorsun. Her şey anlık, hayal kurması da onları gerçekleştirmesi de. Ha bir de anlık olduğu için o an aklından ne geçiyorsa, o an en çok neyi istiyorsan onun hayalini kuruyorsun. Biz dışarıda olduğumuz zamanlarda genellikle iş hayali kuruyoruz kazıkazan oynarken. Cafe ya da bar açıp orayı işletiyoruz, çok para kazanıp geziyoruz. Hepsi hayal kalıyor tabi…

Geçen gün dolmuşla bir yere gidiyordum. Yine hayal kuruyorum. Böyle kulağımda kulaklığım, uzaklara bakar gibi düşünceli düşünceli dolmuş camından da dışarı bakıyorum. Hayal kurarken bir taraftan da ‘Ben şimdi bangır bangır müzik dinliyorum ama ya bir şey olursa haberlik ve ben onu kaçırırsam ne yaparım’ diye de içimden geçiriyorum. Ama hayallerimden de vazgeçmiyorum. Kah aylarca bütün sokaklarını gezdiğim bir şehirde oluyorum, kah en iyi haberleri yaptığım ulusal bir yayında, kah kitabımın imza gününde, kah bir tartışma programında. Bunları kurarken de arada gerçek hayata dönüp acaba bir şey kaçırdım mı diye de etrafa bakıyorum. Yine böyle bir anda, olmadık zamanlarda olmadık şeyler aklıma düşer, olmadık bir şey düştü aklıma. Ya dedim ne kadar da kolaya kaçan bir nesil olduk(M) böyle. Millet yıllarca çalışıp didindikten sonra bir yerlere geliyor,
ben kazı kazandan kazanacağım paranın peşine düşüyorum, hayal kuruyorum, çıkmayınca da bir daha ki sefere kesin çıkacak diye bakıyorum. Öyle senelerce çalışayım, bir yerlere geleyim yok. Birden her şeyi öğreneyim, hiç düşünmeden bir yerlere gidebileyim, kimseye hesap vermeden çalışabileyim bla bla bla. Kazı, kazan, zengin ol ve gez. Denklem bu, kolay para kolay hayat…Yok ya!!!

Var ya, olsa ne güzel olur ama… Zaten bu tür düşünceler huzur bozan şeyler olduğu için kısa sürüyorlar. Gelip geçiyorlar, bu da öylesine bir zamanda aklıma düşen bir şeydi, zaman misali geldi geçti. Ben yine sıkışık zaman aralıklarında, ya da mutlu olmak istediğimde hayalimi kuruyorum, bunları düşünüp vazgeçmiyorum. Kazı kazan oynamaya, arada sayısal loto ve süper loto oynamaya devam ediyorum. Oynamazsam kendime ihanet etmişim gibi geliyor, ya da o hafta bana çıkacaktı da ben oynamadım diye devretti ve hakkımı kaybettim gibi. Bazen de kazı kazancıların önünden geçerken bir tanesini gözüme kestiriyorum, işte bunda büyük ikramiye diyorum ve geçiyorum. Yol boyunca da ‘geri dönüp kazısam mı’ diye geçiriyorum içimden. Ve ben onda büyük ikramiyenin olduğuna inanıyorum. Deli değilim hayır, sadece kısa yoldan huzura ereyim istiyor, huzurun da kazı kazandaki rakamların altında gizlendiğine inanıyorum… Ben inançlı birisi de değilim, bir şeylere bağlanmam gerekiyor güç almak için ve sayıların gücüne inanıyorum… İnanıyor muyum acaba? Çıkarsa inanırım herhalde?!?!?! Çıksa, ne güzel olur be…


4 yorum:

Adsız dedi ki...

biz kolaya kaçan bir nesil değiliz.biz kolayı bile zor elde eden bir nesil olduğumuz için umudumuzu şans oyunlarına bağladık. geleceği hiç bir şekilde garanti altında olamadığı için kolayı değil mucizeyi bekliyoruz.buyüzden bence kendine haksızlık etme.hayalini bari suçluluk hissetmeden kur.

dersaadet dedi ki...

Sana çıkarsa unutmayacaksın sözün var değil mi:)))

Adsız dedi ki...

Almanya da kaç sene kaldın ? :)

dersaadet dedi ki...

Almanya ne iş anlamadım?!?!?!? Ama hiç gitmedim:)