
Dün akşam haber dönüşü beni eve, yerel bir gazetede çalışan gazeteci Şifa abim bıraktı. İki meslektaş bir araya gelince mesleği, haberi, sektörü konuşur. Nitekim bizimkisi de öyle oldu. Antalya’da gazetecilik nasıldır, nasıl olmalıdır diye muhabbet ederken laf arasında ona istifa ettiğimi de söyledim. İlk başlarda çok duyulsun istemiyordum istifamın ama sonradan bu fikrimin saçma olduğu kanısına vardım. Sonuçta işten çıkarılan değil, kendi rızası ile işten çıkan kişiydim. Şifa abi işten çıkacağımı duyunca ne yapacaksın diye sordu, ben de sıraladım bir bir. Sıraladım da, sıralarken bile anlatmakta güçlük çektim. O an kendime olan inancımı sanki arabanın kapısına sıkıştırmıştım da can çekişiyordu. Ben kendimi yapacaklarımı tam olarak anlatamasam da, sağ olsun bana her konuda yardımcı olacağını söyledi.
Sohbetimiz devam ederken bana ‘Seni bir daha göremeyecek miyiz? Bir Gamze vardı mı? diyeceğiz’ diye sordu. O an işte kendimi yok olmuş, ölmüş gitmiş, bitmiş gibi hissettim. Böyle bir ihtimal var mıydı? Ben bu meslekten uzaklaşmayacaktım, burada değil başka yerlerde olacaktım ama… Hem biz böylesine nankör müydük, nankör müydü mesleğimiz? Bu soruları sorarken kendime, yanıtını da veriyordum peşi sıra. Neden olmasın, birisini kaybettiğimiz zaman aradan bir ay geçmeden yokluğuna alışmıyor muyduk? İsmini ölüm, doğum günlerinde zikreder olmuyor muyduk? Şifreleri oluyordu hayatımızda, onları anımsayınca çıkmıyor muydu ortaya o kişi. Evet nankördük, mesleğimiz değil biz nankördük.

2 yorum:
bir tanecim ;
GÜNEŞİ KAYBETTİM DİYE ÇOK AĞLARSAN, GÖZYAŞLARIN YÜZÜNDEN YILDIZLARI GÖREMEZSİN....
seviyorum seni be gamzeli :)!!!!
"Güzel günler göreceğiz ..." dimi şarkıdaki gibi:))
Yorum Gönder