22 Eylül 2011

Başım belada...



Bundan yıllar önce, tamam tamam birkaç yıl önce, benim de her ‘sağlıklı’ insan gibi bir facebook hesabım vardı. İnternetle tanışmam ve iletişim serüvenim pek sağlıklı geçmediği için facebook maceram da kötü bir şekilde son buldu. Duvarımı kirleten ‘sevgili’ arkadaşlarım tüm kirli çamaşırlarımı bir bir ortaya dökünce, ben de çantamı kaptığım gibi çıktım. O zamanlar hesabı kapatma diye bir seçenek vardı- sanıyorum artık yok, şimdi dondurabiliyorsun sadece- ona tıkladım ve facebook ile iletişimimi sonlandırdım. Sonrasında bir kere bile pişman olmadım. Ta ki bu yıla kadar.

Mahalle baskısı denen şey başıma bela oldu anlayacağınız. Mesleğim gereği bir facebook hesabı edinmem gerektiği gerçeği ile karşı karşıya kaldım defalarca, direndim. Bir hesabım olursa gün boyu onunla uğraşacağım gerçeğini her defasında dillendirerek ‘mahalle baskısı’nı susturmayı denedim, yemedi. Her seferinde karşıma çıkan ‘facebook’tan örgütlenmişler eylem yapacaklar’, ‘bilmem kime hakaret etmişler’, ‘bilmem ne için grup oluşturmuşlar milyonlar üye olmuş’ şeklinde basına yansıyan haberleri, yapamadığım için okudum. Arkadaşlarımın evliliklerinden, bebeklerinden bi haber oldum. Hayat hızla akıp giderken kendimi bir an yerimde sayarken buldum. Cep telefonunun elzem olduğu bir dönemde, cep telefonsuz dolaşıyormuş gibi hissettim kendimi.

Birkaç saat önce bir arkadaşımın ‘Gamze şu twiti paylaşır mısın twitter’ından’ sorusu ile de kalakaldım. Çünkü benim ‘facebook’un yanı sıra bir ‘twitter’ım bile yoktu. Kınandım, yerin dibine sokuldum. İnternete de girebilen bir telefon hediye edilmesi koşulu ile twitter ve facebook hesabı açacağımı söyledim – evet telefonlarım internete giremiyor- ama ikna edemedim.

Şimdi ise ne yapacağını bilemeyen bir haldeyim. Yeni bir facebook hesabı açıp arkadaş listesi oluşturmaya, gruplara üye olmaya, bişiler paylaşmaya, bişilere ortak olmaya zamanım var mı bilmiyorum. Yok ‘internet zaman kaybı’ diyenlerden değilim. Sadece kendimi bildiğimden böyle söyledim. Bir twitter açıp, günün her saati kim ne yazmış, kim ne demiş diye takip edebilecek kadar da ‘hızlı’ değilim.

Hesap açtıktan sonra yine bir şeylerden geri kalacağımın bilincindeyim. Şimdi söyleyin, ben ne yapayım? Zaten uzak kaldığım bu iki sosyal paylaşım sitesine üye olup azıcık yaklaşayım mı? Yoksa hiç bulaşmadan yoluma mı devam edeyim? Başım dertte bana bir yol gösterin!!!

6 yorum:

Syhn dedi ki...

yıllar önce benimde bir facebook hesabım vardı. recep ivedik amele kaynıyo çıkıcam ben dediği için çıkmıştım :P

aradan uzun yıllar geçti- evet facebook un ilk kullanıcılarındandım :)- baktım arkadaşlarım eğleniyor fotograflar altında dönen muhabbetler.. kimse msn de açmıyor.. yaw yılların koparamadığı arkadşlığımızı facebook koparacak :D katıldım tekrardan.
ama twittera hiç bulaşmıyorum. takip edemem biliyorum takip edemeyince de gerçekten bi anlamı kalmıyor.takip edince de geçirdiğin zmn a acıyorsun.

ama sen meslek icabı diyip atılabilirsin yani.
sanırım sonun bu olacak :)

lafa tutma beni :D

dersaadet dedi ki...

Kırk laf söyle, sonra da lafa tutma de. Peh peh:))

ayci dedi ki...

bence herşey senin elinde.
gruplara katılmak zorunda değilsin ve ayrıca duvarını kapatabilirsin. ayrıca fb o kadar gelişti ki, kimin ne görebilecegini bile sen karar verebilirsin. engeller koyabilirsin.

twitter'a gelince, sandıgın gibi değil...
yani kim ne yapmış bunu okumak zorunda da değilsin. zaten takip edecegin insanlar senin gibidir, yani ekmeğime sarella sürdüm tweet'i atacak değiller.

ama bir gazeteci olarak sizide sosyal ağalarda görmek isteriz. hem kaldı ki, off gel tamam mı...

blogdan olmuyor bu işler.
çünkü bak bi ya, sen gel işte.
sonra naparsanda yap. krililerini bir kenara at.

sen anladın.
sonrada öptüm, bye :D

dersaadet dedi ki...

Bu şey gibi oldu Aylin, ben aslında girmek istiyorum da iki paylaşıma ama destek istiyorum:))) Dur bakalım kararımı vermedim daha:))

ayci dedi ki...

bir an önce karar verir misin.
sağol :)

dersaadet dedi ki...

Sanırım bir süre daha blog aleminde takılacağım:)