30 Kasım 2009

Bölük Pörçük (4)


Sana diyeceğim,
Çek git buralardan
Zira,
Artık ne sesini duymak
Ne de kokunu özlemek istiyorum…

…..

Nasıl olmuştu sahi en son? Terk etmişti kadını adam. Sonra özlemişti.. Yeniden, sil baştan başlamışlardı bir ara. Baktılar olmuyor, bitirmişlerdi. Erkeğin kadına son dönüşünde kadın çoktan dayamıştı sırtını bir başkasına, sonra bir başkasına, o da olmadı bir başkasına. Ve yine bildik son. Sahi, hepsi aynı olmak zorunda mıydı?

……

Ders almayı beceremedim,
Senden daha iyisini bulmayı da.
Keşkelerimin ardına düştüm yine,
Bir kere dokunmak için sana…

……

Her defasında küçüldü kadın, ne yaşadıklarından ders aldı ne de onlardan ders almak istedi. Gündelik ya da anlık heyecanların peşine düşmek değildi niyeti, sadece geleceğini planlayamıyordu. Ondandı sebepsiz kaçışları ya da ansızın sarılışları…

……

Göz yaşlarıma bahaneler uydurdum
Şehri terk etmek için kendimi kandırdım
Ağlayamayışıma ve gidemeyişime
Her defasında, beceriksizlime
Oturup birer kadeh kaldırdım

…....

Uyanmak için kışın bitmesini bekliyor kadın şimdi. Yazdan bir şey beklemiyordu aslında, kışa da adapte etmiş değil ya. Arada sırada küçük inanç kırıntıları serpilince yüreğine, yaza atıyor tarihini o kadar...

Acımasız zamanın hesabını yapamam
Kendime verip tutmadığım sözlerin hesabını tutamam
Bir gittiğim yola bakarım şimdi
Bir de hayal ettiğim geleceğe
Geleceğe giden yolda ise
Tekerrürlerim çalışır
Ve ben hep aynı cümleyi kurarım…

*Hayat'ıma, Hayyam'a...

Hiç yorum yok: