Okullar açıldı ya, benim de eğitim maceram kaldığı yerden devam etmeye başladı. Başlamaz olaydı diyorum ama başladı işte. Bugün eğitim sayfası için bir ilköğretim okulundaydım. Aslına bakarsanız dün telefonla aradığımda okulun müdürünü, bugün için çok zorlanacağımın sinyallerini almıştım ama, ‘ben zordan kaçmam’ diyerek kendimi kandırdım. Ve sonucunda ağrıyan bir baş ile masamda al yazmamı başıma bağlamış kıvranırken buldum kendimi. Durum size olayı anlatayım…
Sabah 10’da okulda buluşacaktık. Aracın başka bir işi olduğu için ben erkenden çıkmak zorunda kaldım. Olsun dedim, işleri erken bitirir diğer işlerime bakarım. Aman demez olaydım. Okula adımımı attım, okul müdürünün yanına çıktım. Başladık sohbete. Benim istediğim bilgilerin dışında tüm ıvır zıvır bilgileri hocam sağolsun aktardı bana. Ben o ara öğrencileri tören alanına nasıl indireceğiz, sıcakta pişecekler bir de susmaz bunlar şimdi diye düşünürken hocam oldukça iyimserdi. Her şeyi halledeceğini düşünüyordu. Gelin görün ki ben bunca yıllık deneyimime dayanarak haklı çıktım.
Çocuklar bir felaketti. Sıraya dizilmelerini geçin, susmuyorlardı bile. Bir ara mikrofonu elime aldım. Nereden geldiğimi söyledim, başladılar bağırarak alkışlamaya. Boğazım kurumuş, öksürmeye başladım. Susmadılar tabi. Bir ara işgüzar anasınıfı öğretmenleri, o minikleri bin 600 kişinin arasına sokmak istediler. Gerek yok onları çıkarmayın dedim. Böyle söylememe rağmen bir baktım merdivenlerden tek sıra halinde tören alanına iniyorlar. Sinirlerim tepeme geldi, sustum. Susmak bana baş ağrısı yapıyormuş, sonradan anladım.
Fotoğraf çok kötü oldu haliyle, umursamadım bu sefer. Sırasıyla sınıflarda fotoğraf çekmem gerekiyordu. Söz konusu ilköğretim öğrencileri olunca bir azaptı benim için fotoğraf çekmek. Odasındayken ‘bizim öğrenciler çok usludur’ diyen okul müdürü bir iki sınıf gezdikten sonra halime acıyarak ‘sigara içiyor musun?’ diye sordu. ‘İçiyorum’ dedim. Hay onu da demez olaydım. Dışarıya çıktık, bu sefer hocam öğle arasına az bir vakit kalmasına rağmen konuşmayı bir türlü bitiremedi. Aklımda çekeceğim fotoğraflar varken, dinleyemedim bile onu. Ben paketi alıp ‘hadi hocam gidelim’ demeseydim öğretmenliğin nereden nereye geldiğini bana anlatmaya devam edecekti.
Okuldan kendimiz ar zor attım. Öğle zili çalmıştı ve kapıda kimliğimi alıp ziyaretçi kartı veren görevli ortalıkta yoktu. Ben bu kadar gerginliğe hakikaten gelemezdim. Onu ararken birkaç kişiye sordum, olumsuz yanıt alınca okulun karşısında buluna kafelere baktım. Okul öğretmenlerinden birisini bulup yakasına yapıştım. Biz okul kapısına gelince elinde kimliğimle güvenliği kapıya doğru koşarken gördüm. İçimden küfürler salladım okula da söz dinlemeyen öğrencilere de.
Araç geç kalmıştı, onu beklerken okul bahçesinin dışında bir sigara daha içtim. Aracı aradım, okulun yanında beni bekliyordu, kaputu açık şekilde. Bilin bakalım ne olmuştu. Benim yaver giden şansım, arabasız kalmama razı olmuştu. Bir taksiye binip kendimi ofise attım. Kıtlıktan çıkmış gibi yemek yedikten sonra baş ağrım geçmedi. Zulamdaki al yazmayı çıkarıp başıma bağladım, bir ilaç içtim yetmedi. Beni ancak bir duş paklar diyerek kendimi eve attım. Şimdi yoldan geliyorum. Kendimi iyi hissetmiyorum, başka nedenler de var elbet ama. Ne bileyim, her şey güzel olsun istiyorum…
2 yorum:
az rahat ol ya...
germe kendini bu kadar ;)
dediğime bile kızarsın sen şimdik :))
böyle dediğime bakma ben olsam bende kızardım .hatta çok kızardım :/
yaşlandıkça sbırsız oluyoruz belki de
Rahat ol denilmesinden hiç hoşlanmıyorum:) Rahat olursam içimi kemiririm. En iyisi ben küfür edeyim:)
Yorum Gönder