17 Şubat 2011

Vazgeçmeyin olur mu?..



Bugün Antalya’nın kırsal mahallelerinden birisindeydim. Hava sıcaktı, insanlar sıcak, sımsıcak, çocuklar cıvıl cıvıl. Ne dediysem yaptılar. Hele birisi vardı ki, gözleri sımsıcak. Çok sevdim onu. Hayrettin’di adı ama ben onu iki kere İsmail diye çağırdım, ses etmedi. Alışkanlıktan olsa gerek, yeni yapılan parklarındaki oyuncaklarla oynamak yerine toza bulamıştı kendisini. Toprağı sevdiği için daha bir sevdim onu….



Bahar gelmişti Antalya’ya. Dağlar çiçek çiçekti. İnekler, bir görseniz öyle sağlıklıydılar ki. Bir ara otlarken onları görünce, yerlerinde olmak istemedim değil. Gülmeyin, insan inek olmak da isteyebilir…



Sonra o teyze, adını bilmiyorum. Sormadım da. Nasıl bir sıcaklıktır bu ya. Aşık oluyorum her seferinde. Tarımdan bıkmışlar, onlar dertlendikçe başımla onaylıyorum sözlerini. Haklılar da. Ama içimden ‘topraktan vazgeçmeyin’ diye bağırıyorum. Bir tarafta geçim derdi, bir tarafta tarımın durumu. Bilmiyorum, ama yeşile hasretliğimi ben ancak buralarda giderebiliyorum. Seraların sıcaklığı bile dokunmuyor bana düşünün. Tezek kokusunu içime nasıl çektiğimi söylemeyeyim bile…



Çocukluğumu geri istiyorum böyle günlerde. Hele çocukluğumun o güllerini görünce, ağlamamak için zor tutuyorum kendimi. Daha önce de bahsetmiştim, bahçemizde gül gibi kokan güller vardı, kocaman. Her sabah toplanır ve reçel kaynatılırdı. Ben de afiyetle yerdim. Toprakta yetiştim, oyuncaklarım hep çamurdandı. Köyler kurardık kardeşimle, hayali köyler. Onunla oynardık. O zamanlar, işte öyle zamanlardı. Büyük bahçemizin son ürünlerini tırnaklarımızla kazıyarak topraktan çıkardığımız, bahçe ortasında büyük ateşler yakıp üzerinde patates pişirdiğimiz günlerdi. Güzel günlerdi, bir daha gelmesi ise olanaksız günler…

Bugün bunları bir kere daha hissettim, üzüldüm. Ama bana bu anıları hatırlattığı için de, bir yerlerde umudun varlığını hissettirdikleri için de şükran duydum onlara. Seviyorum Antalya’nın kırsal kesimlerini. Toprak, tezek, çiçek, hayat kokan yerlerini. Vazgeçmeyin olur mu topraklarınızdan… Lütfen vazgeçmeyin…

5 yorum:

ayci dedi ki...

bahar gelmişti antalya ya yıl 2011 ay şubat!

ilginc tabii.

ayci dedi ki...

ananeme gittigim vakit o zeytin tarlasında yürüdügüm vakit o topraklar icin cok mu gec kaldık diye düşünmedim değil...

sonra aklıma senin gibi yine bir cocukluk geldi.
birazda genclik.
ne cok severdim ben incir agaclarını.

dersaadet dedi ki...

Beni sana toprak çekiyor belki de:))

Syhn dedi ki...

keşke sana toprakla köyümle ilgili birşeyler anlatabilseydim ama ben metropol insanıyım euheuhe :))))

o mavi koltukta oturdun mu? :)

dersaadet dedi ki...

Seni gidi apartman çocuğu seniii:) Oturmadım ya, otursa mıydım?!?!