Bu hafta çok fena geçiyor çok. Öncelikle eğitim sayfam için gittiğim okul müdürü ile dalaştım. Tanıtımını yapmak için gittiğim eğitim kurumunun müdürü benimle ilgilenmedi. Fotoğraf için hem telefonda anlattığım hem de oraya gidince tekrarladığım ayarlamalar için kılını kıpırdatmadı. En son fotoğraf çekecek yer ararken başımda ne olduğunu bilmediğim bir kişi ile, andımızın okunduğunu ve okulun merdivenlerini üçer beşer indiğimi hatırlıyorum. Müdüre ‘Hocam ayarladınız mı çocukları?’ diye sorduğumda ‘Haa, hayır dur bakalım’ dediğini bir de. Delendim ama sustum…
Öğlen sıcağında ‘minicik çocuklara’ mikrofonsuz seslenerek sıraya sokmaya çalışan öğretmenlere, anlatmak istediklerimi anlamayan ve hiç yanımda durmayan okul müdürüne, çocukları sıcağın altında bekleten zihniyete ve bunun için beni suçlayan bakışlara sinir olarak, formatı saçma sapan olan ve gazeteye gitmeyen bir fotoğraf çektim. Çocuklar içeriye alınırken müdür yine ortalıkta yoktu, buldum. ‘Hocam öğretmenleri de çekecektik ya, neredeler ayarlamadınız mı?’ diye sordum ‘Haa, dur ayarlayayım’ dedi. Emin olun tüm şirinliğimi takınarak ve gülümseyerek yılışık bir şekilde ettiği haltı anlatmak için ‘Ama hocammmm, bugün benimle hiç ilgilenmediniz kiiii2 dedim. Yemedi, yemedi ki öğretmenleri de toplayamadı. En son bana ‘Neyse ya üç beş kişiyle çekinelim2 dediğini hatırlıyorum. Nevrim döndü, ‘Ben Milli Eğitim Müdürlüğü’nden izinli geliyorum. Okul tanıtımınızı yapacağım nve siz bana üç beş kişi diyorsunuz. Olmaz hocam’ dedim. Bana ne dedi biliyor musunuz… ‘O zaman yapmayalım, çocuk mu onlar (öğretmenler için diyor) kollarından tutup getireyim’. Bu sözlerin ardından benim ‘pessss’ diyip kıçımı dönüp gitmekten başka yapacak bir şeyim yoktu. Nitekim, arkamı döndüm ve gittim. Ama hırsımı alamadım, ne yaptım. Yolda ne olduğunu soran velilere ‘Okul müdürlerinin ne kadar savsak birisi olduğunu, ağacı bağlasalar bu okulu yönetebileceğini ancak bu müdürün bunu başaramayacak nitelikte olduğunu’ anlattım. Okkalı küfürler de ettim diş aralarımdan ama benden başka kimse duymadı….
Sonra mahalle muhtarı, randevusunun önceki gün olduğunu sanarak, randevu günümüzde bir toplantıya gitti. Randevu günü arayıp 'Yettim gari muhtar' dediğimde ise 'Dün değil miydi, nmiye gelmedin' dedi bana. Neyse dedim, ertesi gün sabah için randevu talep etttim. Olumlu yanıt verdi. Eee bunda ne var demeyin, dinleyin. Birkaç saat sonra muhtarın karısı (!) beni arayarak ‘Kızım muhtarın kulakları duymuyor, sana yarına randevu vermiş herhalde’ dedi. ‘Evet, yarın sabah görüşeceğiz’ dedim. ‘İptal edelim onu muhtarın kulağı duymuyor’ dedi. Delendim, inanın delendim. Ama hiçbir şey söyleyemedim çünkü bugün duyduğum ikinci iptal talebi idi bu. En can alıcısı bu olduğu için öne aldım. Öncesinde de sivil toplum sayfası için randevu aldığım dernek yçneticisi rabndevuyu iptal etmek istediğini dile getirdi. Başımdan aşağı dökülen kaynar suyun sıcaklığı ve öfkemi anlatmayayım size artık. Zar zor, güç bela, lnetler okuyarak yeni bir mahalle ve yeni bir sivil toplum kuruluşu ayarladım….
Amaaaaaa, bunların hepsini unutmamı sağlayacak bir şey oldu bugün. Yine ufak bir oyun oynadım kendi kendime. Süper gülüşlü esmer bir çocukcağza, çapkın bakışlı bir yakışıklıya ‘aşık’ oldum. Ay gönlüm boş, istediğime konarım hem. Bunda yadırganacak bir şey yok ki. Hem bekarım hem de canım sıkkın. Avunacak bir şeyler ararım. Heyttt, açılın….
Not: Esmer uşaklardan gittiğimi fark ettim. Hadi hayırlısı diyorum: )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder