Dün yine hayal kurma günüydü. Öğleden sonra başlayıp sabaha kadar hayal kurduk(m). Evet bu sefer hem yalnız değildim hem de uzun uzun hayal kuracağım bir şey oynamıştım; süper loto. Bir ara az kalsın kuponu yatırmayı unutuyordum ama neyse ki son anda kurduğum ‘hayal’ uyanmamı sağladı. Hayal ile başlayan hayal ile son buldu…
Aslında dün normal bir gün değildi. İşsiz oluşumun ilk günüydü. Ofise kalan eşyalarımı toplamaya gittim, sonra Duygu ile buluşup Hamit’e menemen yemeğe gittik. Hamit’e gitmek için durakta dolmuş beklerken ben bir kuponumu yatırayım dedim, hemen markete indim. Ama şansıma markette elektrikler yoktu. Duyguya bana anımsatmasını unutturmamasını tembihleyip bindim dolmuşa. Ama Hamit’lerde de bulaşıktı, yemek yapmaktı, çaydı derken ben koltukta uzanırken buldum kendimi. Bir taraftan çay içip bir taraftan da yemekteyiz programındaki adama ve yaptığı yemeklere bakıp ‘Ulan o malzemeler bizde olacak ki’ diyoruz. Menemen yemişiz ya herifin yaptığı bilmem ne danasının bilmem nesi bize değişik ve tadılması gereken bir şeymiş gibi geliyor. Neyse, o ara Duygu sıkıldım keşke film izleyebilseydik falan dedi. Ben o ara dalgın dalgın televizyona bakıyorum, yemeğin ağırlığı çökmüş zaten bir de erken kalkmışım, uyumakla uyumamak arasında gelip gidiyorum. Duygu film falan diyince ben kendimi hayal kurarken buldum yine. Hamit’in salonunda 37 ekran bir televizyon var, anteni de Türk usulü. Hatta Duygu’da el atıp biraz daha düzeltti biz gelince. Neyse ben içimden ‘Şuraya DVD alırız, büyük ekran bir de televizyon izleriz’ diyordum ki hemen ayakladım. Ya dedim ben kuponu yatırmadım saat kaç? Saat sanırım 5 e çeyrek vardı ve sanırım saat 5’te bitiyordu kupon yatırma işi. Nasıl kalktım, o yağmurda sokağa kendimi nasıl attım bilmiyorum.
Islanmaktan aslında nefret ederim, çıktım dışarı yağmur var ama ben takmıyorum. Açtım şemsiyeyi, bir bayiye girerken gördüm telleri kendiden geçmiş. Kapattım hemen, kapşonumu başıma geçirip önüme gelen bayiye kupon yatırıp yatıramayacağımı sordum. Kupunu yatırmadığımı anımsamam gibi yatırma olayım d maceralı geçti. Kupon alıp almadığını sorduğum bir bayi bana ‘Yok abla biz topu kaldırdık’ dedi mesela. İyi etmişsin abi dedim içimden, ben ne yapacağım şimdi diye de ekledim. Şarabını sevdiğim bir bayi var, Hamit oraya git demişti (ben böyle şarabını seviyorum yok bira içiyorum falan diyorum ama sanmayın ben alkoliğim, alakam yok valla), gittim. Orda da yatırılmıyormuş ama hemen yanında kupon alan bir yer varmış. Oh diyip attım kendimi büfenin önüne. Bir adam vardı önümde bir şeyin sonuçlarını istiyordu. O sonuç diyince benim kalp atışlarım hızlandı. ‘ Ne çekildi m, ne zaman niye ya’ diye ardı arkası kesilmeyen soruları büfedeki kadına sorarken buldum kendimi. Kadın güldü tabi, siz ne yatıracaktınız dedi. İşin komiği ben daha ne yatıracağımı bilmiyorum. Şans topu ile süper loto arasında gidip geldim kuponu çıkarana kadar. Çıkardım, yok dedi daha çekilmedi, 8 den sonra. Bir oh çekip kuponu yatırması için uzattım. Sonra da 6 verip 20 bin kazana(N)cak birisinin haklı gururu ile eve gittim.
Gün böyle bitmedi ama. Eve girince hep birlikte hayal kurmaya başladık. Kuponu yatırmadığımı nasıl anımsadığımı da paylaştım onlarla. Tabi onlar da hemen yeni şeyler eklediler benim DVD hayalinin üstüne. Ama o kadarla da kalmadık. O yağmurda sırılsıklam olma pahasına çay içmeye gittik. Bizim çay ile başlayan ama sonu bir barda biten yolculuklarımızdan bir tanesiydi tabi. Ben 14 Şubat’taki kusma olayından sonra alkole ‘tövbe’ demişim, o yüzden dayandım kahveye. İkisi devam ettiler biralarını tokuşturmaya. Muhabbet, kuruma çabası ile arada devam ediyoruz hayal kurmaya. Anımsıyorum, alkol almamıştım ama zengin olamamanın üzüntü ile sümen altı etmiştim hayalleri, bir ara Kaleiçi’nden ev aldık, ben İstanbul’daki dubleks ev-işyeri projemi anlattım onlara. Sonra ajansından yayınevine, oradan gazetesine kadar her şeyi içine alan bir LTD.ŞTİ kurduk. Kuruyoruz habire ve iyi şeyler yapıyoruz. Piyasayı silip süpürüyoruz, iyi de ediyoruz. Akılı insanlarız nitekim!?!? Tamam olmayan sermaye üzerine çok konuşup çok inanıyoruz(m) ama olsun, iş kurup batırmadan devam ettirmenin inceliklerini biliyoruz.
Gece böyle bitti, eve yalpalayarak gittim. Neden diye sormayın, söylemem. Sabah hayal kurmama sebep olan şeyin sonuçlarına hemen bakma fırsatım olmadı. Sokağa çıktığımda şans eseri devretti yazısını gördüm bir markette. Belek’e gidecektim, bir mesaj yazdım hayalci arkadaşlarıma “Sevgili arkadaşları Duygu ve Hamit; sizinle kısa zamanda çok güzel şeyler paylaştık. Her güzel şey bir gün son bulur, nitekim arkadaşlığımızda aynı kadere maruz kalıyor. Dün güzel hayaller kurduk ama o zaman paranın sıcaklığını hissetmemiştim. Neyse uzun lafın kısası başınızın çaresine bakın. Beni dün gece ki gibi hatırlayın. Uzaklara gidiyorum, elveda dostluk (yemişim dostluğu para daha mühim) merhaba lüküs hayat. Hahaha (son gülen kötü kadın gülüşü)” Bu para çıkmadı demenin değişik bir yoluydu. Para çıksaydı eğer ben Belek değil Ankara yolunda olurdum herhalde… Ama her şeye rağmen, hala kurmak güzel şey be kardeşim…(Nazım Hikmet’in ‘Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim’ine itafen)
Aslında dün normal bir gün değildi. İşsiz oluşumun ilk günüydü. Ofise kalan eşyalarımı toplamaya gittim, sonra Duygu ile buluşup Hamit’e menemen yemeğe gittik. Hamit’e gitmek için durakta dolmuş beklerken ben bir kuponumu yatırayım dedim, hemen markete indim. Ama şansıma markette elektrikler yoktu. Duyguya bana anımsatmasını unutturmamasını tembihleyip bindim dolmuşa. Ama Hamit’lerde de bulaşıktı, yemek yapmaktı, çaydı derken ben koltukta uzanırken buldum kendimi. Bir taraftan çay içip bir taraftan da yemekteyiz programındaki adama ve yaptığı yemeklere bakıp ‘Ulan o malzemeler bizde olacak ki’ diyoruz. Menemen yemişiz ya herifin yaptığı bilmem ne danasının bilmem nesi bize değişik ve tadılması gereken bir şeymiş gibi geliyor. Neyse, o ara Duygu sıkıldım keşke film izleyebilseydik falan dedi. Ben o ara dalgın dalgın televizyona bakıyorum, yemeğin ağırlığı çökmüş zaten bir de erken kalkmışım, uyumakla uyumamak arasında gelip gidiyorum. Duygu film falan diyince ben kendimi hayal kurarken buldum yine. Hamit’in salonunda 37 ekran bir televizyon var, anteni de Türk usulü. Hatta Duygu’da el atıp biraz daha düzeltti biz gelince. Neyse ben içimden ‘Şuraya DVD alırız, büyük ekran bir de televizyon izleriz’ diyordum ki hemen ayakladım. Ya dedim ben kuponu yatırmadım saat kaç? Saat sanırım 5 e çeyrek vardı ve sanırım saat 5’te bitiyordu kupon yatırma işi. Nasıl kalktım, o yağmurda sokağa kendimi nasıl attım bilmiyorum.
Islanmaktan aslında nefret ederim, çıktım dışarı yağmur var ama ben takmıyorum. Açtım şemsiyeyi, bir bayiye girerken gördüm telleri kendiden geçmiş. Kapattım hemen, kapşonumu başıma geçirip önüme gelen bayiye kupon yatırıp yatıramayacağımı sordum. Kupunu yatırmadığımı anımsamam gibi yatırma olayım d maceralı geçti. Kupon alıp almadığını sorduğum bir bayi bana ‘Yok abla biz topu kaldırdık’ dedi mesela. İyi etmişsin abi dedim içimden, ben ne yapacağım şimdi diye de ekledim. Şarabını sevdiğim bir bayi var, Hamit oraya git demişti (ben böyle şarabını seviyorum yok bira içiyorum falan diyorum ama sanmayın ben alkoliğim, alakam yok valla), gittim. Orda da yatırılmıyormuş ama hemen yanında kupon alan bir yer varmış. Oh diyip attım kendimi büfenin önüne. Bir adam vardı önümde bir şeyin sonuçlarını istiyordu. O sonuç diyince benim kalp atışlarım hızlandı. ‘ Ne çekildi m, ne zaman niye ya’ diye ardı arkası kesilmeyen soruları büfedeki kadına sorarken buldum kendimi. Kadın güldü tabi, siz ne yatıracaktınız dedi. İşin komiği ben daha ne yatıracağımı bilmiyorum. Şans topu ile süper loto arasında gidip geldim kuponu çıkarana kadar. Çıkardım, yok dedi daha çekilmedi, 8 den sonra. Bir oh çekip kuponu yatırması için uzattım. Sonra da 6 verip 20 bin kazana(N)cak birisinin haklı gururu ile eve gittim.
Gün böyle bitmedi ama. Eve girince hep birlikte hayal kurmaya başladık. Kuponu yatırmadığımı nasıl anımsadığımı da paylaştım onlarla. Tabi onlar da hemen yeni şeyler eklediler benim DVD hayalinin üstüne. Ama o kadarla da kalmadık. O yağmurda sırılsıklam olma pahasına çay içmeye gittik. Bizim çay ile başlayan ama sonu bir barda biten yolculuklarımızdan bir tanesiydi tabi. Ben 14 Şubat’taki kusma olayından sonra alkole ‘tövbe’ demişim, o yüzden dayandım kahveye. İkisi devam ettiler biralarını tokuşturmaya. Muhabbet, kuruma çabası ile arada devam ediyoruz hayal kurmaya. Anımsıyorum, alkol almamıştım ama zengin olamamanın üzüntü ile sümen altı etmiştim hayalleri, bir ara Kaleiçi’nden ev aldık, ben İstanbul’daki dubleks ev-işyeri projemi anlattım onlara. Sonra ajansından yayınevine, oradan gazetesine kadar her şeyi içine alan bir LTD.ŞTİ kurduk. Kuruyoruz habire ve iyi şeyler yapıyoruz. Piyasayı silip süpürüyoruz, iyi de ediyoruz. Akılı insanlarız nitekim!?!? Tamam olmayan sermaye üzerine çok konuşup çok inanıyoruz(m) ama olsun, iş kurup batırmadan devam ettirmenin inceliklerini biliyoruz.
Gece böyle bitti, eve yalpalayarak gittim. Neden diye sormayın, söylemem. Sabah hayal kurmama sebep olan şeyin sonuçlarına hemen bakma fırsatım olmadı. Sokağa çıktığımda şans eseri devretti yazısını gördüm bir markette. Belek’e gidecektim, bir mesaj yazdım hayalci arkadaşlarıma “Sevgili arkadaşları Duygu ve Hamit; sizinle kısa zamanda çok güzel şeyler paylaştık. Her güzel şey bir gün son bulur, nitekim arkadaşlığımızda aynı kadere maruz kalıyor. Dün güzel hayaller kurduk ama o zaman paranın sıcaklığını hissetmemiştim. Neyse uzun lafın kısası başınızın çaresine bakın. Beni dün gece ki gibi hatırlayın. Uzaklara gidiyorum, elveda dostluk (yemişim dostluğu para daha mühim) merhaba lüküs hayat. Hahaha (son gülen kötü kadın gülüşü)” Bu para çıkmadı demenin değişik bir yoluydu. Para çıksaydı eğer ben Belek değil Ankara yolunda olurdum herhalde… Ama her şeye rağmen, hala kurmak güzel şey be kardeşim…(Nazım Hikmet’in ‘Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim’ine itafen)
8 yorum:
Bir hafta daha hayel kurmaya devam edeceğiz iyiki çıkmadı :)
Bu akşam zenginiz:)) Sayısal oynadım:))
Bırak hayal kurmak güzel şey
Gerçekten loto-toto kolik olmuşsun !?! :)
Sana tavsiyem 1 tam kolon hep aynı sayıları oyna. 10-15 sene içinde, yılmadan üşenmeden bunu yapabilirsen büyük ikramiye şansın oldukça yüksek.
Tabi tanrının sevdiği kullarından isen !?! :)
siz merak etmeyin... başkan yine beni gördü:)))
sayısalla işimiz yok gerçekçi olalım "EN BÜYÜK BAŞKAN BİZİM BAŞKAN"
Hamit'e; Hayallerimle yaşıyorum hayallerimle yaştıyorum haksız mıyım:))
Atilla Bey'ye; Ben ondan ziyade parayı kumbaraya atmayı tercih ederim. Kolik olmaya doğru gitiğim de doğru:))
Adsız'a; Kim olduğunu biliyorum adsız. Beni de görsene sen arada:))
Tamam ayıpsın senin param benim param demek bu arada ben isim yazıyorum neden hala adasızım ben DUYGUUUUU
Bu gece her şey değişecek:)))
Yorum Gönder