Nereden esti bilmiyorum ama bir ara fena halde ‘Yahu ben
neden hiç kadın yazar okumuyorum’ diye kafama takmıştım. İşte o günlerde
Antalya D&R’ın raflarında kadın yazar ararken Ayten Kaya Görgün’ün ‘Arızalı Babaların Çatlak
Kızları’kitabını görmüş, hem kitabın ismine hem de yazarın ilk romanı olmasına
vurulmuş ancak ne akla hizmetse almamıştım. Eh kısmet İstanbul’da kitaba sahip
olmak, Ankara’da da okumakmış.
Doğu illlerinden güneye göç etmiş bir ailenin evladı olarak
kitap bana kendisini çok yakın hissettirdi. Bilmiyorum, belki de baba kız,
erkek kadın ilişkileriyle olan derdimden dolayı böyle hissettim ama sevdim ben.
Hem de çok sevdim. Ayten Kaya Görgün bu ilk romanında Ankara’ya göçmüş bir ‘göç’
mahallesindeki kadınların, erkeklerin yaşam öykülerini çok güzel bir dille size
sunuyor. Kitapta kadın erkek ilişkilerinden, namus olgusuna, ertelenmiş
hayatlardan, adanmış pişmanlıklara kadar çok şey var. Okuyun derim. Başka da
bir şey söylemem...
Arızalı Babaların Çatlak Kızları kitabından sonra elime
Esmahan Akyol’un ‘Savrulanlar’ adlı romanını aldım. Yine bir kaçış hikayesi niteliğinde
olan bu romanda geçen ‘Kevork’ karakterinin Ercüment Cengiz’in ‘Gırnatacı’ adlı
romanında da geçmiş olması ‘tesadüfün bu kadarı’ dedirtti bana. Yanlış anlaşılmasın,
iki Kevork da hem hayatları hem de işleri bakımından birbirinden çok ayrı. Ben sadece
ilk defa okuduğum yazarlarda bir benzerlik yakalayınca şaşırıyorum o kadar.
Her neyse, Savrulannlar romanı da, baba kız sevgili
büyükbaba ekseninde devam, eden doyurucu bir roman. Ama bu kadar da değil. Roman
kahramanının yurt dışına yaptığı ‘kaçış’, yurt dışında yaşayan yabancıların ‘göç,
yaşam, aidiyetlik’ konusunda yaşadıkları sıkıntıları da size hiç sıkmadan
anlatıyor anlatıyor. Bu kadar mı? Tabi ki değil. Eh bir de Akyol’un sizi
sıkmayan bir üslubu var ki kitabı elinizden bırakamıyorsunuz. Zaten yazarın diğer
romanları beş dile çevrilmiş ve yayınlanmış. Okuyun, vallahi okuyun....
Veee TÜYAP kazancı üçüncü kitabım. En lezzetlisini sona
bıraktım. Hayır diğer iki kitabım da çok güzeldi ama bu bir başka.
Leylak Dalı'nın önerdiği bir yazardı Nazlı Eray. onun İmparator Çay Bahçesi adlı
kitabını nasıl tanıtırım bilmiyorum ama ben çok etkilendim desem herhalde yavan
kalır. Kitap yazmak isteyenlerin en büyük korkusunun karşılıklı diyalogları,
insanı sıkmadan, mantık düzlemninde nasıl yazacağı konusudur. Nazlı Eray,
neredeyse tamamı diyaloglardan oluşan bu ‘hayalüstü’ kitabında sizi oyun
makinelerinin arasına, gizemli bahçelerin içine, unutulmamış kadınların hayaletlerinin
hayatlarına ortak ediyor. Okudukça seyehat ediyorsunuz kitapla birlikte. Hatta ‘gece’
olup gökyüzünde seyehat bile ediyorsunuz. Eğer Eray’ın kitaplarını
okumadıysanız bunu da alın okuyun. Bende ‘uyku İstasyonu’ adlı kitabı da var. Onu
da okumak için sabırsızlanıyorum...
Bitmedi, size bir de hafta sonu yaptığımız Beypazarı
gezisinden aldığım ganimetlerimi göstermek istiyorum. Bu benim ikinci Beypazarı
gezim oldu. İlkinde Ramazan ayı olmasından dolayı boştu, hafta sonu ise soğuk
olmasına rağmen sokaklarda canlılık vardı. Beypazarı’nı ben gümüşlerinden
dolayı seviyorum. Daha önce alışveriş yaptığım bir dükkanın yanı sıra gezerken
vitrinine vurulduğum dükkandan bu güzellikleri aldım.
Birisi mercanlı kolye ve
küpe, diğeri ise el işlemesi minik küpeler. Bu ara çok kilo aldığımdan yüzük
takamıyorum, ben de böyle küpe ve kolyelere sarıyorum. Neyse bakalım uzun
tuttum bu sefer.Aaa durun durun Leylak Dalı'nın blogunda başlattığı çalışmaya katılamadığım için içimde kalmıştı. Bir de kitaplığımın fotoğrafını paylaşmak istiyorum. Daha önce paylaşmışmıydım bilmiyorum. Ama İşte son olarak kitaplığım...
12 yorum:
Kitaplık fotolarını yeni yılda açacağımız kitap-kitaplık temalı bloga da bekleriz efendim.
Kitaplara gelince, ilkini bu yılın başında okudum, yazarı kardeşimin arkadaşı ya da öğrencisi belki, tam bilemedim şimdi. Çok ilginç geldi bana da ama bende bir bitmemişlik, yarım kalmışlık duygusu uyandırdı sanki.
Esmahan Aykol'u çok severim, yıllar önce keşfettiğim bir yazar. Savrulanlar dışındaki bütün romanları polisiye, onlar da çok güzeldir ama ben hepsinin içinde Savrulanlar'ı tek geçerim. Beni çok etkileyen bir kitap olmuştu. Son polisiyesi Tango İstanbul yeni çıktı. Polisiye seversen Kati Hirşel serisini kaçırma derim.
Eh Nazlı Eray hakkında birşey söylememe gerek yok sanırım :)
Gümüşlerini keyifle kullan...
kitaplığının çok tatlı .. ben de ilerde kendi evime bi kitaplık alıp içini orjinal kitaplala doldurmak istiyorum..
Leylak Dalı, okumadığın kitap var mı yahu:) Kıskandım seni. Güzel dileklerin için teşekkür ederim:) Yeni yıl bloğunu sabırsızlıkla bekliyorummo vakit:)
Merve, kitaplığı Antalya'da yaptırdık biz. Ama raflar yavaş yavaş yamulmaya başladı:) Kitaplık yaptıracaksan şayet bu soruna dikkat et derim...
dersaadet! hatırladın mı beni ? Vallahi ne çok zaman olmuş ya, ne kadar güzelleşmiş blogun, başlığına da bayıldım. Eeee gazeteci olunca fotoğrafların tadından yenmez olmuş bu postta. Kopmamak ümidiyle, sevgiyle kal ;)
Kitapları merak ettim ve aklımın bir köşesine yazdım.
Hayat Bir Dejavu, teşekkür ederim. Hatırlıyorum seni, uzun zamandır uzak kaldım ama takip ediyorum okuyorum mutlu haberlerini:)
Hanhildem, mutlaka oku:)
hii takip ediyosun demeek ? insan bi ses çıkarır :)
Kendi bloğuma da anca yazdım, düşün niye yazmadığımı:) Öptüm.
Savrulanlar benim de çok merak ettiğim bir kitap yahu gerçekten seni okumayı özlemişim ben :))
Canım okumalısın. Hatta bak Leylak Dalı diğer kitaplarını da önerdi:)
Yorum Gönder