Bugüne kadar, yani bu yaşıma kadar hayal ettiklerimi
gerçekleştirme becerisi göstermiş birisiyim. Nedeni ne diye soracak olursanız
sanırım tek kelime ile ‘inanç’ diyebilirim. Kendime ve yapacaklarıma olan
inanacımı kaybetmediğim için bu yaşıma kadar, yapacağım dediğim şeyleri hayata
geçirdim. Orta okul yıllarımda anı defterime şunu yazmıştım, “Önce Edebiyat
Fakültesi’ni bitirip Edebiyat Öğretmeni olacağım, ardından da Gazetecilik
Fakültesini bitirip Gazeteci olacağım...” Liseye geçince Mehmet Aslantuğ’un da ‘Sıcak
Saatler’ dizisindeki performansından, Tayfun Talipoğlu’nun yollara olan
sevdasından etkilenerek ‘gazetecilik’te karar kıldım. Hatta şöyle yazdım harita
metod defterimin arkasına “Ben 2001 yılı Haziran ayında Ankara Üniversitesi
İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nü kazanacağım.” Öyle de oldu...
Kazandım...
Eskiden böyleydi. Ama bugünlerde ruhuma peyda olmuş ‘inançsızlık’
hissi yüzünden pek bir şey yapamıyorum. Bloğumu da boşluyorum, yazmak bile
gelmiyor içimden. Ama sürekli okuyorum, hayal kuruyorum, ‘bir gün ben de
yazacağım’ diye telkin ediyorum kendimi...
Son okuduğum roman beni biraz kendime getirdi diye sizinle
bunları paylaşmak istiyorum...
Geçen yıl haberim olmdu
Everest Yayınlarının ‘İlk Roman Yarışması’ndan. Çok heveslenmiştim fakat
katılamamıştım elimde yazılı bir ‘roman’ olmadığından. Bu yıl da Everets
Yayınları’nın İlk Roman Yarışması’nın sonuçları açıklandığında, sanki kendi
romanımla yarışmaya katılmışım gibi heyecanlandım. Romanın satışa sunulacağı
günü heyecanla beklerken kendimi İstanbul’da TÜYAP Kitap Fuarı’nda buldum. Ben
İstanbul’a gitmeden birkaç gün önce ödülünü alan ‘Gırnatacı’ adlı romanın
yazarı Ercüment Cengiz ile tanışamasam da kitabıma kavuşmuş olmanın heyecanı
ile hemen satırları su gibi içmeye başladım...
Nasıl anlatılır bilmem ama Cengiz’in en çok entelektüel
bilgisi beni kendisine hayran bıraktı. 2007-2011 yılları arasında kaleme aldığı
‘Gırnatacı’ o kadar farklı ki, okumanızı gerçekten çok isterimMüzik bilgisini
romanına yansıtmış olan Cengiz o kadar güzel anlatmış ki Gırnatacı Osman’ın nağmelerini,
gittiği gördüğü yerleri o kadar güzel tasvir etmiş ki, hatta Gırnatacı Osman’ın
yüreğini yakan aşklarını öyle güzel anlatmış ki; ben Gırnatacı Osman’ı gidip
dinlemek ve sohbet etmek istedim...
Çok az kitap insanda böyle hisler uyandırır biliyorum. Ben bu
kitapta çok şey öğrendim. Aslında Ankara’da Kadın Doğum Uzmanı olan Dr. Encüment
Cengiz ile bir araya gelip romanının yaratım sürecini de konuşmayı çok isterim.
Sürprizlerle dolu olan bu kitap belleğimde kalıcı bir iz
bıraktı diyebilirim. Kitabın konusu ve içeriği hakkında çok fazla şey söylemek
istemiyorum ama E. Cengiz bana Gırnatacı romanı ile sabırlı olmam ve kendime
inanmam gerektiği gerçeğini hatırlattı. Belki bu yazdıklarımı okumayacak ama
ellerine sağlık diyorum. Ve umuyorum bunun gibi daha çok roman kaleme alır da doya
doya okuma fırsatı yakalarım...
5 yorum:
benim gibi biri için,sana aylar sonra post yazdıracak kitabı merak etmemek gibi bi lüksüm yok.
benim sana olan inancın tam yapabileceğine inanıyorum.
bazen kendime de olan inancım da tavan yapıyor, bazen taban :( ama olsun :D
Okumalisin, gercekten begeneceksin:) Ayrica inancin icin tesekkur ederim.
Aslında zaman geçiyor zannedersiniz, yazmak gerek ve ben neden duruyorum? Boş vermişlik değildir bu süreç, eğer iç konuşmalarınız sizi rahatsız ediyorsa kuruyorsanız ve bu süreçte iyi de besleniyorsanız nihai sonuç sizin elinize bir var oluş sebebi, bizim evlerimize ise bir var oluş sonucu olarak gelecektir. İnancınızı kaybetmemeniz dileğiyle...
Nabu'nun Kalemi, çok teşekkür ederim. Çok güzel bir dilek, çok sağolun:)
Sevgili Damla Tuzuner yorumunu yanlislikla iptal ettim:) Umarim buradan gorebilirsin mesajimi. gamzearas@gmail.com adresinden bana ulasabilirsin. Gorusmek uzere:)
Yorum Gönder