Yaklaşık bir ay önce, Antalya’nın Korkuteli ilçesinde yol kenarında, yüzü koli bandı ile sarılı, elleri iple bağlı bir kadın cesedi bulundu. Adli Tıp’a getirilen cesedi bizim polis adliye muhabiri de gidip çekti. Gözleri açık kalan cesedin yüzündeki koli bantlarının izleri hala duruyordu. Meraktandır sanırım, ben de yazı işlerine gönderilmesi için atılan fotoğraflara baktım. Hissettiğim, düşündüğüm tek şey bunu bir insanın yapmış olamayacağıydı. Kimliği belirlenemeyen cesedin hem kimliği hem de ‘gerçek’ halini gösteren fotoğrafı da geçtiğimiz gün bulundu. Bir erkek tarafından zulüm görmüş olduğunu düşündüğümden midir bilmem ama opak fotoğrafı bana ‘zorla evlendirilmiş, her gün dayak yiyen, insan olma hakkı bile yenilen’ bir kadının portresini çizdi.
Dün de ulusal bir gazetenin sür manşetinde, sırtından kocası tarafından bıçaklanarak öldürülmüş bir kadının fotoğrafı vardı. Nasıl yaparlar bunu diye söylenirken, fotoğrafı gazeteye ‘zorla’ koyan zat açıklama yaptı. Okudum, ‘kadına yönelik şiddetin birkaç mor gözden ibaret olmadığını’ anlatmak için koyduğunu söyledi. Her gün üçüncü sayfalarda okuduğum ‘boşanmak isteyen karısını öldürdü’ şeklindeki haberlerin alt metnini okuyan, kadına nasıl bakıldığını, kadının nasıl görüldüğünü, küfürlere, sosyal hayata, gelenek göreneklere bile kadının nasıl ‘yerleştirildiğini’ bilen birisi için eminim ‘kadına yönelik şiddet’ birkaç mor gözden ibaret değildir. Benim için keza öyle.
Yaşananları, hissedilenleri anlamak için ‘sırtında bıçak’ olan ve şu an hayatta olmayan bir kadının fotoğrafının konulması gerekmediğini, tamamen ticari amaçlarla yapılmaya başlanan bu işin, arka sayfa güzelinden sonra ‘kadının en şiddetli hali’ fotoğrafına dönüştüğünü üzülerek görüyorum.
Şiddet bu toplumun ‘olmazsa olmazı’ haline gelmişken, şiddeti meşru gösteren bir sürü ‘insan’ hala yaşarken, onlara ‘örnek’ teşkil edecek böyle ‘çirkin’ bir fotoğrafın gazetede yer almasını ise ‘ticaret mantığı ile gazetecilik yapmaya’ yoruyorum.
Ben bu tür fotoğrafları ne gazetede görmek ne televizyonda izlemek istiyorum. Kocası tarafından tartaklanan kadını görünce içi acıyan, ‘o kadının yerinde olsaydım ben ne yapardım’ diye düşünmekten kendini alamayan ben, evet itiraf ediyorum, televizyondan kolumu içeriye uzatıp o ‘herifi’ öldürmek(!) istiyorum. Tıpkı yıllar önce Malatya’da yurtta kalan çocuklara zulmeden o ‘bakıcı’ kadınlara (!) yapmak istediğim gibi. Şiddeti onaylamayan ‘ben’i, şiddete yönelten ‘habercilik’ anlayışını ise kınıyorum…
3 yorum:
Yazınızın her bir harfine katılıyorum.:(
zeynep
bende kınıyor bu yazının altına imzamı atıyorum...
Güzel ülkem biz sevdiğimiz için güzel olmasın gerçekten güzel olsun istiyorum...
Bugün yine cinayetle doluydu sayfalar. Kadın cinayetleri. şaşırıyorlar bazen 'gazete okumuyor musun?' diye, okumuyor değil. Okuyamıyorum....
Yorum Gönder